
Adam üzerini değiştirir,yatağına yönelir.
Evin penceresinden;karanlık bahçeye vuran ışıkta
ağaçların arkasında bir gölge belirir.
Kadın pencereden dışarı bakar ve gülümser.
Kadının sevgilisi bahçededir.....
Tam sözleştikleri gibi,sözleştikleri yerde ve saatte
adam onu beklemektedir.
Kadın kocasının uyuduğundan emin olunca,
sessizce yataktan kalkar,üstünü giyer.....
Ve pencereden aşağıya atlar.
Başka bir adam için,
kadın kocasını terk eder.
Koşarlar iki sevgili.....Kaçıyorlar.
Tarlaları,ovaları aşarlar.....
Anadolu'da bir köy nasıl koşmasınlar ki.
Arkalarından onları kovalayacak onca şey vardır.
Namus belası,Töre cinayetleri,yoksulluk,cefa,korku.
Arkalarında bunlar varken nasıl durabilirler.
Köyden uzaklaştıklarına iyice emin olunca
soluklanmak için dururlar.
Kadın duraksamayı fırsat bilip nefes nefese der ki;
''Evden çıktığımdan beri,ayakkabımın içinde
bir şey var beni rahatsız ediyor.''
Çıkartıp bakar ki.....
Ayakkabısının içinde bir tomar para !!!!!
Kocası her şeyin farkında.
Biliyor ki gidecek,
''Beni terk edecek ama bunca yıl çorbasını içtim,
çamaşırlarımı yıkadı,ütüledi.
Bana emeği geçti.''
YABAN ELDE MUHTAÇ OLMASIN DİYE!!!
O yoksul köylü;
bütün parasını,başka bir adam için kendisini terk eden
karısının,giderken kendisinden uzaklaşan aımlarını
attığı ayakkabısının içine koydu.
O güzel insanı,
O onurlu davranışı sergileyen,
o terk edilen adımı
HEPİNİZ TANIYORSUNUZ.....
Çünkü o;
Bir dizesinde bize seslendiği gibi
Uzun ince bir yoldaydı ve
gidiyordu gündüz gece.....
Şimdi sorarım size;
Bu memlekette töre cinayetleri,
kadına karşı uygulanan şiddet mi yakışır
yoksa,Aşık VEYSEL gibi
hayatında hiç kitap okumayan
OKUYAMASA bile.....
KİTAP GİBİ HAYAT YAŞAYAN ADAMLAR MI YAKAŞIR?
-Sunay AKIN-