29 Eylül 2009 Salı

VARLIGINLA YOKLUGUN ARASINDA KALMAYACAĞIM ARTIK

Varlığınla yokluğun arasında kalmayacağım artık, sadece olmayacaksın. Sensiz kalma ihtimali olmayacak aleyhine kurulmuş cümlelerimin sonunda. Belki birkaç satır arasında unutulacaksın bir müddet sonra. İçimden olmayacak, boş bir kağıdın gölgesine sığınmayacak sana sitemlerim. Hani hep kızardın ya Konuş konuş konuş derdin, haykırabilir miyim şimdi korkaklığını. Bıraktığın bu mavi düşleriyle avunan yalnızlığı, artık sahiplenilmeyecek olmanın burukluğunu yaşarken, haykırabilir miyim dersin, susar mıyım, gülüp geçer miyim yoksa ?Aslında alıştırmalıyım kendimi hiç dönmeyecekmişsin, dönülmeyecek bir yerdeymişsin gibi farzetmeli, unutmalı. Seni hiç tanımamış gibi yaşamımı sürdürmeliyim. Var olduğum her yer aşk(ın) şehri olmalı artık, yeniden sevmenin, sevilebilmenin yeri her yer, zamanı yaşanan ve gelecek tüm zamanlar olmalı benim için. Evet, sayfalardan koparıp bir bir savurmalıyım seni yaşanmış tüm zamanlara, uzaklaşan her adımımla hapsetmeliyim bu anılar sokağına...


YAGMUR_YUREKLİ

28 Eylül 2009 Pazartesi

SEN GELDİN...

Geceydi seni bana taşıyan... Sen geceye yakındın bende sana... Ağır aksak işleyen zamanın düşürdüğü tuzaklardan kurtulup geldin, hoş geldin... Korkularınla, sırlarınla ve sadece gözlerine derin bakanların görebileceği acılarınla geldin, iyi ki geldin... Bekleyişlerimin içime hapsettiğim özlemlerim vardı. Nicedir kimseyle paylaşamadığım hüzünlerim, soramadığım sorularım... Hatırladığımda yüreğimde yaratacağı korkunç sızıyı duymaktan korktuğum için beynimin bir köşesine fırlatıp attığım bir daha hiç dokunmadığım anılarım vardı. Şimdi özgür bıraktım özlemi... Şimdi hüzün de sevinç de doyasıya yaşanıyor bende... Sorular cevabını buluyor, anılar canlanıyor; çünkü sen geldin... Susmak ne çok akıllandırmış beni... Ne çok biriktirmişim kelimelerimi... Bir bir dökülürken dilimden sevda sözcükleri senin o tedirgin duruşun bile durduramıyor beni... "Seni soluyan bir rüzgara kapılmış gidiyorum", yüreğimi bir yelken gibi açtım, seninle dolduruyorum. Seninle olmanın, seninle yaşamanın ve zamanı sadece seninle paylaşmanın eşsiz hazzını duyumsuyorum, ne iyi ettin de geldin... Bir büyüysen bozulma!.. Bir hayali yaşıyorsak kaybolma!.. Hep biz çözecek değiliz ya gerçeğin düğümlerini, bırak kendi halinde kalsın... Ruhuna talibim ben, asıl gerçek bu... Kaçışlardan bıkmış, hep yarım kalmış ruhumda bir tek seninle doyuma ulaşacak, kendini bulacak... Dedim ya, sen geldin... Birde mavi var öyle ya; nereye saklamıştım maviyi, kimlerden saklamıştım da yok sansınlar istemiştim?.. Bak, güneş bile mavi mavi parlıyor görüyor musun?.. Yavaş yavaş yok oluyor yüreğimin gri katmanları... Maviyle anılıyor görebildiğim her şey... En çok maviye tutkunum ben, bu yüzden mavi sen oluyorsun, çocuk gibi seviniyorum... Sen maviyle geldin... Sahi, çocuk olmayı ne kadar çok özlemişim ben... Senin içindeki çocukla oynayacak bendeki çocuk... Yalansız ve saf olacak, kumdan kaleler yapacak, seni içine koyacak... Kaleyi yıkacak, seni kurtaracak, kahraman olacak... Çığlıklar atacak, yorulmayacak, sensiz hiçbir oyunda ebe olmayacak... Korkma, içindeki o çocuk hep yaşayacak, kimsenin zarar vermesine izin vermeyeceğim. Çünkü sen o çocukla varsın, o çocukla geldin. Yoktum ben, senden önce yoktum sanki... Sen geldin; varlığını bildim. Sen geldin; bir dokunuşun, bir öpüşün nasıl da büyük bir hazza dönüştüğünü gördüm... Sen geldin; ben oldum, aşk oldum. Sen geldin... Ama ne güzel geldin...

YAZAR: OSMAN SAYHAN

YAGMUR_YUREKLİ

DENİZ KIZI ve YOSUN...


Seninle ben okyanusun derinliklerınde yasayan asktan yoksun varlıklardık...Sen o mavılıgın guzel canlısı denız kızı ıken, Ben ıse kendı dunyası ıcınde yasayan bır yosundum...

Bır bırımızden haberbersız gezıp dolasırdık... takii o gun tesadufen goz goze gelene kadar... Senden once yuregı mantar tutmus , ve o yurege mühür vuran, kımsenın bunu acmayı beceremedıgı bu ınsanı huzura kavusturabılmek ne guzel. Suskundum sen yokken ben...
Aslında ne çok şey söylenir susmalarda... Gerçek kendin olursun; tüm elbiselerinden yoksun çırılçıplak, aynen savunmasız bir bebek gibi... Aracı kullanmadan, kelimelerin bencilliğine yakalanmadan... Böyle susmalarda bulursun bir çok sorunun cevabını... Ve belki de kendini tanırsın. Hatta o müthiş soru var ya, "aşk nedir?"... Onun bile cevabını bulabilirsin ama ifade edemezsin, susarsın!.. Şimdi lal olmus dilimi senınle bırlıkte anlamlı hale getırmek, sonra da hıc susmaksızın bunca yıl ıcımde bırıktırdıgım seylerı konusmak sana...Ne iyi ettınde geldın sevgılı...
Ne iyi ettınde karanlık dunyama ısık oldun..Hoş Geldın, Sefa Getirdin Sevgılı..
Seni Seviyorum..

YAGMUR_YUREKLİ

SENİ ANLATMAMI İSTESELERDİ...

Benden, seni anlatmamı isteselerdi, bir yürek anlatırdım içinde koskacaman bir dünya, dünyada kocaman bir fener ve sevgi yolu aydınlatan.Deselerdi yaz onu; yazardım en güzel şiirleri dilsiz istekleri dipsiz kuyu sarınçlarında yuvarlanan aşkları. Yazardım parmaklarım morarıncaya kadar yazardım, yüreğim yorulup duruluncaya kadar.Deselerdi çiz onu; çizerdim dünyayı, dünya her tarafı yedi veren gülleri yedi renk açan en mevsimsiz çiçeklerin açtığı nakışlı oyalı özenli bir dünya ve korkardım kendi çizdiğim dünyaya dokunmaya, korkardım çiçeklerin yaprakların solmasından.Deselerdi kim O ?O derdim O işte yüreğinde deryaları taşıyıpta tek bir dünyalıya konuşamayan, o sınırsız sevgi deryasında yelken açıp giderken sevgisini utangaç kişiliğine gömen biri idi.Ve O derdim ;Beni sabahlara kadar kendisini düşünmek zorunda bırakan biri O konuşsa yüreğindeki allı tebessümlerde kaybolurdum, konuşsa yanmadan yıkılmadan söndürürdü beni derdim. Sigaram kadar tiryakisi olduğum içkim kadar başımı döndüren, görmediğim kadar özlediğim, özlediğim kadar dokunamadığım, dokunamadığım kadar ürkek…Ve O derdim ;Yaşayıpta yitirdiğim değil yaşamayıpta bilmek istediğim, konuşmasını beklediğim kızıl dudaklarına hasretlendiğim hasreti ile eridiğim, yanımda iken bile özlediğim gittiği yolu kıskandığım aydınlık günlerimi aradığım,

O Derdım...


Yazar : Bilinmiyor


YAGMUR_YUREKLİ

27 Eylül 2009 Pazar

SEBEBSİZ DURUŞUNU SEVİYORUM HAYATIM DA

Korktum… Önce sesini sıyırıp zamandan yollara meydan okumak istemiştim. Sabaha, akşama, kışa, bahara gözlerini armağan edip kendime yaşanılası bir aşk bırakmak için tüm ahlaksızlığımla bencilleşebilirdim. Sonra günahların intikam alabileceğini, karşımda devrik cümlelerinle dimdik dururken tüm imgelerinde saklı bir zavallı gibi yaşamak istemediğimi anladım… İçini kime teslim ettiğini bilmediğim her akşam, terkedilmiş gibi hissettiğim saatlerimde, aklıma düşen kıvılcımlarla cümlelerine defalarca tecavüz edip, bir sigara yakıyorum. Benim şehrimde yağmurlar yağarken sen kim bilir hangi baharın elinden tutup, anlamsızlıklarınla savaşıyorsun. Bilemeyeceğini düşünüyorum bıraktığın izlerin sızlarken beynimi çürüttüğünü… Yoksa ben seni ; Adını hiçbir sitemimde konuk etmeyecek kadar çok mu sevdim? Affet! Anlamlarını bile bile aldattığım tüm kelimelerinden özür diliyorum şimdi. Öznesi gizli cümlelerinde yükleminden baş aşağı sarkıp dudaklarımı intihara sürüklüyorum. Yani susuyorum. Yani sana sus(a)maktan yoruluyorum. Korktum… Tenime iz bırakmadan gitmenden ve sabahın alacasında aklıma gelmeme ihtimalinden kaçışlarım, seni sonsuz bir girdapta özlemimle nefretimin seviştiği bir mevsime terk etti. Yargıladım… Seni sevmekten çok öldürmeye çalışan boşluklarımı yine seninle aldatma çabamı… Affet… Büyüsü bozulmasın diye adını bile anmadığım sarhoş gecelerimi. Aklıma gelme diye fikrimi becerme isteğimi… Ne bileyim be güzellik affet işte, Avuçlarımın ağlamasını… Gitmeyecek kadar sevemezsin beni biliyorum da merak ediyorum… Senin hiç avuçların ağladı mı?

YAGMUR_YUREKLİ

VAKTİ GELDİĞİNDE GİDECEĞİNİ BİLDİĞİM BİR KADINI SEVİYORUM

Ne bana, ne başkasına ait olan; bir çınar gibi yalnız yaşayan, özgürlüğünü ellerine kelepçe etmemiş bir kadını seviyorum. Her düşündüğümde kalbimi sızlatıyor sevgim. Nasıl anlatmalı bu duyguyu bilmem ki? Doktorların, ölecek dediği hastanın başında beklemek gibi, elinizden bir şey gelmez, sadece iyi bakarsınız, başında beklersiniz. Bir yandan kendinizi hazırlarsınız, ne kadar hazır olabilir ki insan? Ayrılığın çok uzak olmadığını bile bile sevmek, kalbin kaldıracağından ağır bir yük gibi ama öyle dayanıklı ki şu kalp, sanki etten, kandan değil de demirden. Onu seyrettim uyurken, kırılacak gibi duruyordu. Öyle narin ki, pamuklara sararak saklamak geliyor içimden. Vakti geldiğinde gideceğini bildiğim bir kadını seviyorum. Oysa kalsın isterdim. Bir ömrü birlikte geçirelim. Yaşlanalım koltuğun üzerinde, balkonunda begonviller açan evin serin saatlerinde birlikte ölelim. Omuz omuza duralım ayakta, zor bu yükü hayatın, her köşe başı geçene çelme takmak için bekleyenlerle doluyken, saklanalım birbirimize. Dışarıda fırtına çıkmış, güneş açmış, volkanlar patlamış, bize ne? Ama öyle olmayacak! Onun gidip kafa tutması gerek hayata, tüm sakinliğine rağmen, kızgın bir güneş altında bağırması lazım kan ter içinde. Birine, sen seviyorsun diye “kal” denmiyor. Biliyorsun, hissediyorsun, şimdi olmasa yarın, mutlaka gidecek. Zaten sevgi, seven yüreği bağlar, karşı taraf sorumlu değil ki! “Sevmeseydin arkadaşım” derler adama, silah zoruyla yatmadık ya koluna! Acı, aşkın kan kardeşi, ayrılmamaya yeminleri var. Ne zaman gönlüne aşk ateşi düşerse, bil ki canın yanacak. Öyle büyük alev topları patlayacak ki içinde, her yan kül, duman olacak. Gözünden yaş yerine ömrün akacak. Birine tutulduysan, söz geçiremiyorsan kalbine, kendini yangınlara hazırlayacaksın. Önünü, sonunu görmeyi öğreneceksin. Aşk dediğin, bir çeşit delilik hali, akıllı insan aşık olur mu hiç? Aslında, aklı olan sever. Bilirsen ki bu bedenler ihtiyarlayacak, büzüşecek, geriye hiçbir şey kalmayacak güzellikten, önce aklı seversin. Gidecek bir kadını seviyorum. Kendine zulüm etmek böyle olmalı ama bu, zulmün en asil olanı. Karşılık beklemeden sevmeyi öğretiyorum kalbime. Tüm insani isteklerime rağmen, olduğu kadarıyla yetinerek tadını çıkarıyorum. Ruhumdaki yabani otları koparıyorum. Egomu, gururumu, şeytan yanımı, çıkarları, almayı, sadece istemeyi, bildiğim bütün aşk oyunlarını yolarak söküyorum. Bir daha hiç çıkmasınlar diye ateşe veriyorum. Sevgi tarlasına yakışmayan ne varsa temizliyorum. Kirlenmiş neresi varsa, eskimiş hangi gönül yarasının artıklarını tutuyorsam, hepsini kaldırıp atıyorum. İçimde büyük bir bahar temizliği var. Hak ettiğine inandığım bir kadına, daha önce kimseye bakmamışım gibi bakıyorum. Sonu ayrılık olacak bir aşka koşuyorum. Üstüm başım ne kadar kirli olsa da, sevgimi yıkadım, gümüş bir tepside sunuyorum. İster alır, ister almaz ama ben aşka inancını kaybedenlere inat ve aşka rağmen; dimdik sevdamın arkasında duruyorum. Her yaşam mutlu bitecek değil ya? Ben payıma düşeni aldım, gidecek bir kadını seviyorum!

ANONIM

YAGMUR _YÜREKLİ

26 Eylül 2009 Cumartesi

YILLARDAN SONRA...


Yılardan sonra karsıma cıktıgında sana karsı ne hıssetmem gerektıgını bıle bılmıyorum..İşin İlginç yanı nasıl davranmam gerektıgını bıle...

Çok uzun zamandan beri yanlızlığın muhasebesını yaptım kendı kendıme ama malesef cıkamadım ısın ıcınden... Ya senın gıbı bırının masum yuzu eksıktı yarınlarıma yada bosver...

Ben hayatımı hep bır roman olarak yasadım fakat hıcbır ınsan bu romanın başrolünü benımle paylasamadı..Daha dogrusu ınsan denılecek kısılerı bu romana yaklastırmadım...Ama sen farklısın.. Şimdi soruyorum sana ;



BU ROMANIN BAŞROLÜNÜ BENIMLE PAYLASIR MISIN ?....
YAĞMUR_YÜREKLİ

24 Eylül 2009 Perşembe

Matemin rengiyim bugün.SİYAH


Siyaha döndü çiçeklerin yüzü bugün.Tıpkı yüreğim gibi.

Ruhun olmak istediğin yerde huzur bulsun UFUK ÇİZGİSİ.......................

23 Eylül 2009 Çarşamba

SERZENDEN MÜTEŞEKKİR DOĞAR MI?


Tanrı'nın yaramaz kızı artık 30 yaşında.Evet evet İDEA artık 30 yaşında.Tanrı bile 30. doğum gününde bayram yaptı,yaşasın büyüyor artık diye :)
Evet doğru büyüyorum artık ben.Yaramazlıklarımı,haylazlıklarımı,çocuk düşlerimi sandığa kilitledim.Rafta bekleyen sorumluluğu,olgunluğu ve gerçeği elime aldım.Şimdilik evirip çeviriyorum.Bir bakıyorum kullanma klavuzu var mı diye :)

''Doğduğum gün ölmek isterim''. sözümü beni tanıyan herkes bilir.Oysa bu doğum günümde YENİDEN DOĞDUM.Mucizelere inanmam.Ya da inanmayı bırakalı çok oldu.Ama o beni bırakmamış inatla geldi yapıştı üzerime.Hala inanamıyorum ya neyse!
Güzel şeyler oluyor hayatımda.Yolunda gidiyor birşeyler.Bunda aldığım kararların etkisimi var bilmiyorum ama yolunda gidiyor işte.
Birgün çok sevmediğim biri demişti ki.Yo yo yanlış okumadınız çok sevmediğim biri evet demişti ki;
''Bişeylerin üzerine geldiğini düşünüyorsan,kaldır başını bak.Büyük ihtimal yanlış şeritte ilerliyorsundur.''
Bu lafından sonra noldu?Çok mu sevdim o'nu?
:)

Serzenlerimden müteşekkirler doğar mı?
Ben doğuracağım :)

İlk teşekkürüm İyikilerimin başında gelen kişi. PANDORA.Sana artık nasıl teşekküredeceğimi bilemiyorum ki ben.Yavan geliyordur sana teşekkür kelimesi.30 yaşın bana getirdiklerinden birisin işte sende :) cici 30 yaş ciciiiiiii :) seviyorum seni biliyorsun.

Ve KAROSHİ;
:) İçten yaşamın yansıdığı bir beyaz kağıt gibisin mürekkep lekesi ile kirlenmeyen.Sende iyikilerimdensin.Düzelt arkadaşım düzelt.Düzeltecek onca şey varken biz yinede vebal almayalım boynumuza.Seni de seviyorum.

Sayın HAYKIRIŞ;
İçimde deli bir çocuk vardı ya.Şimdi bir ikincisi daha dahil oldu.Oyüzden ben acık büyümüş numarası yapacağım.Ama aramızda kalsın olur mu :)

ÖYKÜCÜK;
İDEA abla 30 lu yaşlara basmış ve evet ablaaaaaaa olmuş :)Bir de ÖYKÜ.Parti mi dedin hani nerede :)))
Canım ÖYKÜCÜK can ÖYKÜCÜK :)

SEVGİ;
Ben şimdiden çok sevdim ''bak yavrucummmmmm'' sözünü :) bide bu;
''ah be güzelim, tabıı tabııı toyluk seninki bende bu yaşlarda iken"
sözün bal kaymak oldu üzerine :)) ben galiba sevdim 30 lu yaşları.kendimi kandırmıyorsam he he :))

AHMET ABİ;
Çok teşekkürediyorum.Böyle abi falanda diyince,birgün gelip abla olacağım hiç aklıma gelmezdi :) AHMET mi desem acaba? :))

DİGİ DİGİ,
Hemşehrimmmm benim.Çok teşekkürediyorum.Bak bu kez kaçmak yok bana pamuk şeker alacaksın :) yoksam adını çıkarırım blogda :)))

OZAN KAYRA;
Aman allam.Bu nasıl karizma bir isim.İnan insan adına bile aşık olabilir he :))) o bir kaç yıl sonra ben de görücem seni KARİZMAAAAA bey :) hava yapıyo ya şunu bak.YARAMAZLIK tahtımı sana bırakacağım zaten.Veliahtım benim :)

EBRULİ YANSIYAN ANKA;
Çok çok teşekkürediyorum.Hepberaber inşallah nice mutlu yıllaraaaaaaaaaa :) kadeh kaldırmış gibi oldum ama hadi neyse :)

MAYAM MAYAM,,
Evet ilk kutlayanların başında geliyorsun sen de.Ve iyikileriminde.Dostluğunu kazanabildiğim için şanslı sayıyorum kendimi :) 30 lu yaşımın armağanısın sen de :))))

OY MELTEMİM MELTEMİM;
Ben de seviyorum seniiii.Bu gün aşka mı geldim nedir:) evet bak sloganım bilem var
'' O ŞİMDİ VATANINDA'' :)
Çok teşekkürederim inşallah hepberaberrrrrrrrrrrr

SELDAMMMM;
Biliyorum çok çok yoğun günler geçiriyosun.Bi de sen de benim gibi bloğuna ulaşamıyorsun.Ben yinede teşekkürediyorum :))kutlamış sayıyorum seni :) ben şu yetkileleri bir bulayımdaaa sonraaa artık neyseeeeee


TEŞEKKÜREDİYORUM TEKRARDAN.GÜZEL OLAN HERŞEY SİZLERLE OLSUN.

İDEA,,,,,

19 Eylül 2009 Cumartesi

Fıss fısss fıss fısssss "Hiiii, Neee,,,, İnanamıyorum, Ne Yani İdea 30 Yaşına Mı Girmişş.... Hem De Bir Kaç Dakika Önce Miii??? Vah Vah Vahhhhhh...

Evet yaaa, İdea tam 30 yaşına girdi... Ne kötü değil mi blogcuk? Yaşlı bir sahibin olacak artık... 30,,, 30,,, 30 dile kolay tam 30... (OTUZZZZ) Benimde yaşlı arkadaşlarımın arasına bir yenisi daha eklenecek...

Gel, gel kaçma bak yazdıklarımı oku canım İdeacığım... Bak hem sevenlerinde geldiler doğum gününü kutlamaya... Hadi gel, gelll...

Şaka bir yana sevgili İdea'yı seven blogger arkadaşlarım, bahsettiğim gibi İdoşun bugün doğum günü... (İdoş, he he yakıştı :))) 20.09.1979 Yani...

Kendisi bir kaç saat önce Ülkesine kesin dönüş yaptı ve ayakları yerde değil kesinlikle. Uçuyor, uçuyor çok mutlu... Uçuyor ama aklına 30 yaşına girdiği gelince sendromları kriz halinde artıyor ve haliyle saçmalıyor... 30 Oldum ben yaaa, 30" deyip duruyor...

Hey allaammm, deli ediyor beni yaa... Bana bak İdoş, biraz daha "30 oldum, 30" dersen kafana 30 tane taş atacağım İstanbul'dan göreceksin gününü o zaman...

Ben ne yapayım dedim sana değil mi? 35 oldum be, 35...

Öncelikle şunu belirtmek istiyorum sana sevgili arkadaşım, can dostum, kimi zaman kardeşim, kimi zaman ablam, her zaman huzurum ve başımı yaslayabileceğim omuzum "Her yaşın ayrı bir güzelliği var" lafı kesinlikle bir terane değil... Öncelikle bunu bil... Gerçekten her yaşın inanılmaz güzelliği var. Ama güzellik yaşta değil, insanın ta kendisinde... Yaşadıklarında, çevresi ile paylaştıklarında, hayata bakışında ve görmesinde gerçeği...

Artık büyüdün, yaşlanmadın... Büyüdün ve doğru yanlış nedir öğrendin... İyiyi ve kötüyü ayırabileceksin artık... İnsanın kendisini tam anlamı ile tanıdığı yaştır 30... Ve, asla ama asla kötü bir yaş değildir... "Yaşlandım, yaşlandım" diye beynimi yemene izin vermeyeceğim...

Bak şimdi bitanecikim, bir sitede 30 yaşındaki kadınlarla ilgili bir kaç cümle okumuştum onları paylaşacağım şimdi seninle... Paylaştığım sözler, inandıklarım ve yaşadıklarımdır bilesin...


- 30 yaşını aşmış bir kadın, kendini yeterince iyi tanır ve kendinden emindir. Ne olduğunu, kim olduğunu, ne istediğini, kimden istediğini iyi bilir.

- 30 yaşını aşmış çok az kadın, onun hakkında ya da yaptıkları hakkında ne düşündüğünüzü önemser. - Kadınlar yaşı ilerledikçe medyumlaşır. Ona günah çıkartmanıza hiç gerek yoktur. Onlar her bir haltınızı bilirler.

- 30 yaş üstü kadınlar, açık sözlü , doğrucu ve dürüsttür. Ne kadar gerizekalı olduğunuzu bir çırpıda açık açık yüzünüze söyleyiverirler. Eğer bir gerizekalı gibi davrandıysanız onun için ne anlam taşıdığınızı merak etmenize gerek yoktur.

Bak işte gördün mü? Belirttiğim gibi bunlar inandıklarım ve yaşadıklarımdır... O yüzden diyorum ki "Yeni yaşın sana huzur, mutluluk, güzellikler, sağlık ve sana layık bir aşk getirsin"... Sen her zaman ama her zaman çok mutlu ol. Çünkü inan ki bunu hakediyor o saf ve temiz kalbin... Haa, bir de her zaman benim hayatımda ol, lütfen, lütfen, lütfen, lütfennnnnn... Sen hep ol...

Telefonda da konuştuğumuz gibi yarın bayram ve senin 30 yaşına girme şerefine bayram düzenlenmiş, he he he...

<<<<DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN BİTANECİKİMMMM>>>>
Haydi bakalım üfle pastanı :)

Bu arada yarın bayram. Ben her ne kadar kutlamasam da, herkese tarçınlı, naneli, meyveli ve aklınıza gelebilecek en çok sevdiğiniz türlü türlü şekerler tadında bayram diliyorum...

Sevgiyle ve Dostlukla....

PaNDoRa

18 Eylül 2009 Cuma

BENİ TAŞIYACAK GÜCÜN HALA VAR MI YÜREĞİNDE ANNEM?


Ajda Pekkan - Ağlama ANNEMMMMM
Загружено puskullubelaaa. - Смотри больше видео клипов в HD качестве!


Hatırlıyor musun Anne?
Yıllar önce
Valizlerim elimde,kapıdan çıkarken
demiştin ki bana;
''Dünya'nın öbür ucunada gitsen,
kendinden kaçamayacaksın.
Çünkü sen yalnızlığı doğuştan seçenlerdensin
Ve onunla yaşamayı öğrenmelisin.''
Kaçamadım Annem.
Ne kendimden,ne de yalnızlığımdan
Kaçamadım Annem.


Şimdi bana ;
''bitir gurbeti dön.
Ne kadar ömrümüz var ki,
şöyle dünya gözüyle doyalım birbirimize'' diyorsun.
uzatmış ellerini beni bekliyorsun.


Pesettim .
Dönüyorum.
Çok yorgunum.
Beni taşıyacak gücün hala var mı yüreğinde Annem?

İDEA,,,,,

17 Eylül 2009 Perşembe

BU BEKLEYİŞ NİYE?


Zaman sırtında birdirbir oynuyorsa,
durma dön yüzünü ışığa.
Günün aydın,gecen firari ise,
Bu bekleyiş niye?
Tutsaklığa inat kır zincirlerini.
Atın yelesine sür ellerini,
bırak kayıp gitsin rüzgar avuçlarının arasından.
Belkiler,keşkeler ölümsüzlüğünü tüketmişken
sorarım sana,
Hala bu bekleyiş niye?

İDEA,,,,,

16 Eylül 2009 Çarşamba

GİZLİ BAHÇEM


Sizlere bugün gizli bahçemin kapılarını açıyorum. Mutlaka ama mutlaka BU KAPIYI TIKLAYIN.
Sevgili SUHUF'un bir önceki postuma göndermiş olduğu Mevlana'nın MESNEVİsinden şu bölümü paylaşacağım;
*****
***
*
Olduğum gibi kim görebilir beni
Ne rengim var benim, ne nişanım
Benim de bildiğim sırlar var diyeceksin ama
Hem o sırlarım ben, hem de o sırları saklayanım
Bu gönül ne vakit durulacak bilmem
Ama şu anda hiç kımıldamadan duran da benim
Yürüyüp giden de ben
Ben bir denizim, kendi varlığı içinde taşan
Uçsuz bucaksız, alabildiğine geniş, kıyısız, hür bir deniz
İki dünya da yok oldu gitti bende
Artık ne bu dünyadan sorsunlar beni, ne o dünyadan
Sen bizim aynımızsın dedim ey can!
Amma yaptın dedi, o da ne demek
Şu gördüklerin hep benim
Yoksa dedim sen O musun?
“Hey, kendine gel! Sus!” dedi.
“Benim ne olduğum dile gelmez..
”Öyleyse dedim sana işte dilsiz, dudaksız konuşan biri
Yoklukta ayaksız yürümedeyim, gökteki ay gibi
İşte sana elsiz ayaksız durmadan koşan biri
“Böyle koşup durmak,” dedi bir ses, “senin nene gerek?”
Bak bana, apaçık ortadayım da gene gizliyim
Sen beni gör asıl beni!
Eşi bulunmaz bir gizli maden olmuşum
Eşi bulunmaz bir deniz olmuşum
ben Tebrizli Şems’i gördüm göreli

Mevlana
***
HOŞGELDİN SUHUF.Ne iyi ettinde geldin.

14 Eylül 2009 Pazartesi

SAĞ'IM SOL'UM SOBE.SAKLANMAYAN EBE.


Bu aralar sık sık hatırlar oldum çocukluğumu.Özlemek gibi.Geri dönmekten çok onun bana gelmesini istemek gibi.Bir köprünün üzerine çıkmış dünyayı izliyorum boş boş.Çünkü gözümü dolduracak kütlesi kalmadı nazarımda.Bazen gökyüzüne bakıp;
''Heyyy bana yer yok mu yanınızda'' diyorum yıldızlara.Işıl ışıl parlıyorlar.
''Bak işte geceni aydınlatıyoruz.Daha ne istiyorsun'' diyecekler neredeyse dilleri olsa.Oysa ben dilsizliğimde dahi buna itiraz ederim.Geceler artık aydınlık değil.Geceler zifiri karanlık.Kaç sabaha gözlerim tavanda ''Merhaba'' dedim bilmiyorum.Duvarlara çizmedim sayısını.Zira duvarlar ezelinden çizik.Benden önce yaşayan insanların çığlıklarından kulaklarım sağır,kelimelerim dilsiz kaldı.

Eyy... koca Moskova.Sen ki ne şahşahalı yıllara ev sahipliği yapmışsın.Gidip gördüm kremlin müzesinde aseletinin yüzünü.Kanların bulaştığı altın çatal,bıçak,tabaklarda yenen yemeklerinizin tadına baktım.Osmanlıdan getirttiğiniz özel kaftanlarınızı giydim.Görkemli atlarınıza bindim.İndim sonra.Tıpkı sizin indiğiniz gibi.Tıpkı koca bir imparatorluğun indirildiği gibi.

Yürümeye devam ettim sokak aralarında.Çiçekler ve kırmızı siyah kurdelelerle süslenmiş bir anıt gözüme takıldı.Merak edip yanıştım.Anladım ki sosyalist dava için ölmüş kişilerin anıt mezarı.Bir kadın,yırtılmış kurdeleleri tek tek çıkarıp yerine yenisini takıyor,mis kokulu çiçekler dikiyordu anıtın etrafana.Kendince düzensizliğe düzen getiriyordu.Tıpkı erkeklerin mahvettiği dünya'yı toparlamaya çalışan bir Anne gibi.1993 yazıyor kapıda.Yeni,taze kan kokuları geliyor burnuma.Tebessüm edip Anneye yoluma devam ediyorum.Moskova canlı.Moskova heyecanlı.Cıvıl cıvıl.Her yandan müzik sesleri yükseliyor.Kulüpler,discolar,eğlence mekanları.Sonra birden durup arkamda bıraktıklarıma bakıyorum.Neden bakıyorum ki?Bakması gerekenler zevke sefaya dalmışken.O insanlar neyin uğruna öldüğünü bile bilemeden öylece yatıyorlar orada.Kemikleri mi?Sızlasa ne olacak?Neyi geri getirebilirler artık?

Yollar bitip sözler büyüyünce beynimde geçiyorum internetin başına.Tek tek okuyup haberleri,Cansıkıntıma yenilerini ekliyorum.Sonra pencereden yana çevirip başımı soruyorum;
''Bu oyunun kurallarını kim belirliyor? Kimler karar veriyor,kimin ölüp kimin yaşayacağına.''Bir müddet sessiz kalıp dilimi yutuyorum.Elim çenemde.Boynumu kütlettikten sonra ölümle yaşam arasındaki o incecik çizgiyi düşünüyorum.Mücadelem soluyor ellerimde.Boşverlerim büyüyor beynimde.Ben ki küçücük bir solucan değilim gözlerinde.Kime ne diye kafa tutabilirim?Tutsamda benim cürmüm ne?''Cürmün kadar yer yakarsın ''derler ya.Ancak yaksam yaksam mahallemi yakarım.Onların Dünyayı yakacak gücü varken,benin mahali direnişlerim bir soytarının top atıp tutmaları kadar bile büyük görünmez gözlerine.

Dilimi yuttum.Ama hazmedemiyorum.


İDEA,,,,,

13 Eylül 2009 Pazar

KALKMALI,GÜNÜN İÇİNE DALMALI


insan kendine daha ne kadar yabancılaşabilirki?
Ya da yabancılaşabilir mi?
Üzerimden yıllar geçti.
Yorgunluğumun sebebi bu olabilir mi?
Artık hayatımda Hasret olsun istemiyorum.
Sadece Özlem olmalı.
Özlemeli insan.
Burukluğunda değil,tadında.
Şimdi gidip şu yabancıyı uyandırayım uykusundan.
Vakit geç oldu.
Kalkmalı.
Günün içine dalmalı.
Tam ortasından.


İDEA,,,,,

11 Eylül 2009 Cuma

KIZIMA


Dinle kızım.
Bak bugün Annen neler anlatacak sana.
Koy başını dizlerime.
Uzun,çok uzun gerçek bir hikaye anlatacağım bu kez.
Ama bu hikayenin içinde ne prensler,ne prensesler,ne de periler olacak.
Bir varmışlı bir yokmuşlu cümlelerimle yola çıkmadan,
öz Türkçeyle anlatacağım;

Benim aşkımın bir ürünü olmalıydın sen de.
Her çocuk gibi umutla bakmalıydın geleceğe.
Hayallerin olmalıydı,düşlerin bir de.
Biliyorum belkide için için kızıyorsundur bana.
Seni yüreğimde büyütüp dünya'ya getirmediğim için.
Ben de isterdim emeklemeni izlemeyi,
küçücük ellerinden tutup yürümeyi öğretmeyi,
saçını rengarenk kurdelelerle süslemeyi.
Keşke hayatta kurdeleler gibi renkli olsaydı.
Ama değil işte.
İçinde siyahlarda var.
Şu son yıllarda beyaz bile tam beyaz değilken
ben nasıl seni dünya'ya getirebilirdim.
Hayatını şansa bırakmayı göze alamazdım.
Tamam okula başlayıncaya kadar korudum seni.
Ya sonra?
Okula başlayınca nasıl koruyacaktım;
tacizcisinden,ya da kör bir kurşundan?
Hadi bunları atlattık diyelim,
liseye başladın.
Bukez de etrafını zehir tacirleri saracak.
Barlara,eğlence yerlerine heves edeceksin
içinde dönen pislikleri bilmeden.
Arkadaşlarında kalmak isteyeceksin
babasını,abisini tanımadan.
Ve belkide ilk kez aşık olmanın tadına varacaksın o yıllarda.
Belkide ilk cinsel deneyimini de onunla yaşayacaksın.
Bırakıp gidecek sonra seni.
Ya da sen onu.
Üzülecek ağlayacaksın.
Bunlarıda beraber atlattık diyelim.
Üniversiteye hazırlık yılların başlayacak.
Yarış atı gibi sürecekler seni
o sınav senin,bu sınav benim
en güzel çağlarında.
Eskaza diyelim kazandın.
İstediğin bölümü de tutturdun.
''İstanbulu kazandım Anne''
sevinciyle koşarak geleceksin.
Ne kadar büyülü görünecek gözüne istanbul.
İçinde sakladığı kötülüklerden habersiz,
gideceğiz beraber okula kayıt yaptırmaya.
Yurtta kalmana gönlüm razı olmayacak
ev kiralayacağız birlikte.
Bir müddet kalacağım seninle.
Sıkılacaksın,sıkılacağım.
''Ben gideyim artık evime''
sözümü duyunca havalara uçacaksın.
Çünkü ilk kez benden ayrı bir hayat yaşayacaksın.
Bunun verdiği heyecanla soluğu,
arkadaşlarınla sabahlamalarda alacaksın.
Bu da kesmeyecek kimliğini kazanmak adına,
siyasi guruplara karışacak,
devlet yönetiminde söz sahibi olmak için mücadele vereceksin.
İyice dağıtacak nerede olduğundan bile haberim olmayacak zamanla.
Sonra dayanamayıp geleceğim yine yanına.
''Anne ben çocuk muyum,neden beni kontrol edip duruyosun sürekli?'' diyeceksin.
Bense;
''Evladım,benim sana güvenim sonsuz.Ben sadece insanlara güvenmiyorum''
Sözümü bile tamamlayamadan,
''Offffff Anne offfffff.Hep aynı hikaye.Sıkıldım sende de,
masallarından da,hikayelerinden de.
Gör artık Anne.Ben büyüdüm.Koca kız oldum.
Sen hala bebeğinmişim gibi davranıyorsun bana.''
''Ama kızım......''
''Yeter Anne yeter!''
diyerek kapıyı yüzüme çarpıp gideceksin.
Teselliyi ya sevgilinde,ya da arkadaşlarında arayacaksın.
Sonra her darbe yediğinde ben geleceğim aklına.
Anlayacaksın.
Anlayacaksın amaa yiğitliğine leke sürdürmemek adına
bana bir adım dahi atmayacaksın.
Yine adım atan ben olacağım.
Çünkü ben Anneyim.
Şansa Üniversiteyi de bitirdin.
Mezun oldun.
İşsiz gençler kervanına adını yazdıracaksın.
Eş,dost,arkamız sağlamsa
korkma yırttın.
İş bulduk sana.
Şimdi bir de eş bulma durumu kaldı.
Bu konuda baskıcı olmayacağım.
Ama sen gidipte yanlış(bana göre)bir seçim yaparsan,
yine de sesimi çıkarmayacağım.
Alıp karşıma damat adayını efendi gibi konuşacağım;
''Bak delikanlı.Ben kızımı başkaları üzsün diye büyütmedim.
Bir gün sesinde bir burukluk ya da bir üzüntü sezersem,
senden bilirim haberin olsun.
Her konuda arkasındayım.''
Kimbilir belkide eşcinsel olursun.
Erkeklere değil de,kendi hemcinsine aşık olursun.
O zamanda yanında olurum.
Ama kanunlar ve toplum bizden yana olmaz.
İtilir-kakılır sonunda yorulursun.
Yine dayanamayıp çareyi evlenmekte bulursun.
Bunuda sesimi çıkarmam.
Sonra evlendiğin kişinin ailesi sana baskı yapar
''kapanacaksın'' diye.
Çünkü kayınbirader adıyamandaki şeyhinden öyle emir almıştır.
Eşinle direnir sonuna kadar CUMHURİYET insanı
olacağınıza ikna edersiniz herkesi.
Sonra okulu nedeniyle ertelediği askerlik görevini tamamlamak üzere
askere gider eşin.
Kucağında torunumu ve seni bana emanet ederek.
Aylar sonra kayınbirader dikilir kapıda.
''Yenge VATAN SAĞOLSUN.Kardeşim şehit düşmüş.''
Sen yıkılırsın kapının önüne,
ben yine tutarım kollarından düşme diye...
Yıllar geçer,torunum ve ben evde neşeyle oynerken,
neşemizi acı acı çalan bir telefon böler.
''Kızınızı sel baskınında kaybettik.
Bedeli ne ise ödenecektir.''
O an ben bildiğim tüm isyanları sıralar,
Dünyayıda ateşe verirdim.
İşte bu yüzden seni dünya'ya getirmeyip
yüreğimde büyütüyorum kızım.
Periler,prensler,prensesler buraları terk edeli çok oldu.
Artık buralarda kurtlar,canavarlar,açgözlü devler kol gezmekte.
Kızım,bak Annen 30 yaşında kocaman bir kadın oluyor artık.
Büyümesede büyümüş taklidi yapmak zorunda.
İyi ki sen hep sol yanımdasın.
Yoksa seni nasıl korurdum bu canavarlardan,kurtlardan,aç gözlü devlerden.
Sen hep orda kal olur mu?
Sol yanımda büyü.
Huzur ve mutluluk içinde

Seni seven Annen İDEA,,,,,

10 Eylül 2009 Perşembe

YORUM(SUS)-2


Fethullah Gülen'in Gerçek Yüzü ( Gizli Çekim ) : Part I
Загружено XercesProductions. - Смотри видео о стиле, моде и дизайне
***DİKKAT***
''DEDİM YARABBİ YIKIP GEÇİRME BİZİ
AMA ARA SIRA YOKLA BİZİ
SALLADIMIDA ÇOK HOŞ OLUYOR YA''

YORUM''SUS''

1)



2)



PANDORA (tıklayınız)

Oysa konuşacak onca söz varken,ben yine SUSmayı seçiyorum.İçimden büyük puntolu kızgın sözler geçsede dizginlerimi sıkıp ağzımdan dışarı çıkmasını engelliyorum.Söyleyebileceğim tekşey ;

YAZIK.

9 Eylül 2009 Çarşamba

DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN İZMİR



Benim İzmirli olduğumu ve İzmir'e olan tutkumu sağır Sultan dahi bilir.Bugün İzmir'in doğum günü.Biliyorum 9 Eylül İzimir'in düşman işgalinden kurtuluş günü olarak kutlanır.Fakat ben ''kurtuluş'' tabirini sevmediğim için,bugünü İzmir'in doğum günü olarak görürüm.

''Kurtuluş'',kimin kimden kurtuluşu?Birbirini hiç tanımayan,ya da tanıyıpta birbirine düşürülen milyonlarca insan.Dostça yaşamak varken,bir hiç uğruna yaşamlarını,sevdiklerini geride bırakıp yok olmalarının neyi kurtuluş olabilir.Ve bu nasıl kutlanır.
''Yaşasınnn! Milyonlarca insanı öldürdük.Çalsın sazlar oynasın kızlar.''
Yok arkadaş.Orda durun.Benim ne mantığım ne de yüreğim bunu kabul edemez.Artık savaşı hatırlatan tüm kelimeleri geride bırakıp BARIŞ'la güne başlamak istiyorum.




ŞİİR:Yannis RİTSOS
YORUM:Rutkay AZİZ

VERİN ELİNİZİ KARDEŞLERİM
BARIŞ BUDUR İŞTE...
*****
***
*
DAHA NİCE BARIŞLA DOLU YILLARA İZMİRİM.
DOĞUM GÜNÜ KUTLU OLSUN.
İDEA,,,,,

8 Eylül 2009 Salı

BAKAR MISIN?SUNAR MISIN?


Bir gün yolda yürürken elimi koysam omzuna.
Sorgulu gözlerle mi bakarsın?
Yoksa gülüşünün içine alıp nefesimi,
ciğerlerinde bir yaşam mı sunarsın?
İDEA,,,,,
RESİM:
uyurgezer.net

7 Eylül 2009 Pazartesi

KIRMIZI PABUÇLU KIZ & KURŞUN ASKER

Bahar gelip konmuştu üzerine
Sevdiği çiçekleri taç yapıyordu başına
tek tek.
En çok kırmızıyı seviyordu.
Pabuçlarını hayal ederken bile
''kırmızı olmalı'' diyordu.
''Kırmızı''.
*****
Başında taşıdığı şapkanın ağırlığı ile ezilirken
pantolonunun paçaları yerleri süpürüyordu.
Titreyen dizlerine,aldırmayan babası;
''Benim oğlum şanlı bir Asker olacak'' diyordu.
Oysa O silahla oynamayı dahi sevmiyordu.
*****
''Ağabey'' diyordu komşunun oğluna.
Yaşı,yaşının iki misliydi.
Bir gün yürüyüp gittiler beraber.
Ergen olmadan ''KADIN'' olmuştu.
*****
O doktor olacaktı.
Mevsimler geçmiş,
elleri çoktan silaha bulaşmıştı bile.
Bakışları sert,duyguları donmuştu.
Bütün eğitimi ''İNSAN''ı öldürmek üzerineydi.
Gün gelip mezun oldu.
*****
Ve bir daha hiç geri dönemedi.
Bir caddede başında peruğu,
yüzünde makyajı,
ayağında KIRMIZI TOPUKLU PABUÇLARI bekliyordu.
Neyi beklediğini bilmeden.
*****
Arkadaşlarıyla buluşup
Mezuniyetini kutlayacaklardı.
Yolda gözü bir hayat kadınına takıldı.
Birkaç metre geçmiştiki geri döndü.
Konuşmadan açtı kapısını.
*****
İşte bir araba durmuştu bile önünde.
Ne yapmalıydı şimdi?
Gözündeki yaşı silip,
yüreğindeki korkuyla bindi arabaya.
*****
Sinyal verip yoluna devam etti.
Bir kadınla nasıl konuşulması gerektiğini bilmiyordu.
Ne Babası,ne de öğretmenleri öğretmişti.
O sadece insanı nasıl öldüreceğini iyi biliyordu.
Birden Annesi geldi aklına.
Gülümsedi.
*****
Kalp atışlarının sesi ağzından çıkacak zannediyordu.
Gözünün ucuyla delikanlıya bakıp;
''Nereye gidiyoruz?'' diyebildi.
''Nereye gitmek isterdin?''
''Bilmem!''
Sessizliği biranda bedeninin koltukta çıkardığı ses bozdu
Aniden başını çevirip vitrine baktı.
*****
Nereye bakıyordu böyle dikkatli?
Başını eğip kızın baktığı yöne baktı.
Az ileride park edip,
Kızın kapısını açtı.
*****
Vitrinin tam önünde durdu
elini vitrinin camına yaslayıp
ağladı.
*****
''Neden ağlıyorsun?''
Başından geçenleri dinleyince
Kalbini saran buz kütlesi birden çözüldü.
Çoktan unuttuğu çocukluğunu hatırladı.
Yaşamayı ve yaşatmayı seviyordu en çok.
Satın aldığı KIRMIZI PABUÇları kızın ellerine,
belindeki silahı ise babasının kapısına bırakıp
yaşamaya ve yaşatmaya doğru sürdü arabasını.
İDEA,,,,,
**************
Fotoğraf:
www.seksenliyillar.com/

4 Eylül 2009 Cuma

DERME ÇATMA DÜŞLERİM...VE ÜTOPYAM.


Farid Farjad
Загружено writer78. - Смотри другие видео клипы

Bir bilinmezlik zırhının içine
kağıttan küçük küçük oyunlar iliştirdim.
Cesaretin bittiği yerde
çıkarıp savunacağım korkularıma karşı kendimi.
Dağlar kadar büyüyen suskunluğum için ise
bir damla yaş var ellerimde,
o da dünden kalma yaraları hatırlatsın diye.
Sorguları geri çektim,
var gücümle asıyorum kendimi bacağımdan.
Dünya'ya tersten bakıyorum.
Ters ya da düz farketmiyor
kirli işte
bildiğimiz bataklık.
Ve,
bataklığın etrafına çiçekler dikebilmek için uğraşan
umudun gölgesine sığınmış
bir avuç insan...
*
Derme çatma düşler
ve bir ütopya var ellerimde.
Ha.. birde çocukken inşaa ettiğim kalelerim.
Şimdi cenk zamanı yüreğim
sürüyorum seni meydanlara.
İnsanlık için olsun bütün kavgaların.
Ellerine çamur ve kan bulaşmadan dönebilirsen eğer
o ütopyada seni bekliyor olacağım...
İDEA,,,,,

3 Eylül 2009 Perşembe

2 Eylül 2009 Çarşamba

İÇİMDEN KONUŞMALAR


Ve doğuya doğru
bir göz Sion'a bakar
umudumuz daha kaybolmadı
iki bin yıllık umut,
Topraklarımızda hür insan olmak
Sion ve kudüs topraklarında
HAVİTKA(Kutsal kitap)İSRAİL
**********
*******
****
Hedefimiz geri dönmek
Ölüm bizi korkutmaz,
Filistin bizimdir,
onu hiçbir zaman unutmayacağız.
Bir başka anavatanı asla kabul etmeyeceğiz!
Bizim filistinimiz,Allah ve tarih şahidimiz
Kanımızı snin için akıtmaya söz veriyoruz.
(Filistin Marşı.)
**************
*********
*****
Beni götürdüklerinde ...Resmiye ayakları üzrinde duramıyordu.Yerde yatıyordu ve elbisesinde kan lekeleri vardı.Yüzü maviydi ve siyah gözleri vardı...hem beni hem onu dövüyorlardı ve herikimizde bağırıyorduk.Resmiye hala ''Birşey bilmiyorum'' diyordu.Ve sonra bacaklarını ayırdılar ve sopayı içine soktular.Ağzından,yüzünden ve altından kan geliyordu.Sonra bayıldım.
*************
*********
*****
Kimse bize geri dönmeyecek
ölü karanlık çukurdan.
Ne de takdirin şarkıları
yardımcı olacak.
İşte sadace barış için şarkı söyle,
Dua fısıldama,
Barış için şarkı söylemek daha iyi
Büyük bir çığlıkla!
(İsrail Barış Örgütü)
LİMON AĞACI..Sandy TOLAN
*************
*********
******
Din,dil,ırk,cinsiyet,töre,yöre.Kendi içimde yol aldım yürüyorum.Nereye aitim?Hangi dine mensubum?Cinsiyetim ne?Ya ırkım?Törelerim?Yörem neresi?Ben kimim?
İDEA,,,,,