29 Ekim 2009 Perşembe

BEN İNSAN DEĞİLİM



Zamanın külleri düştü elime. Yangınlar boyu düştü benliğim. Benden öteleri kaldı bedenimde.Gerçekliğimden izler var bir de kalpsizliğimde. Durdum,duruldum sanmışken fırtınaların tam ortasında buldum kendimi yeniden. Alev alev ortalık. Yangın yeri,mahşer-i kalabalığın tam ortası.

İnsanlık bir dümensiz gemiye binmiş,rotasız ilerliyor bilinmeyene. Bilen var belkide. Ama benim kulağıma fısıldamaya korkuyor gerçekleri. TANRI'ya isyan başlamış yüreklerde.Çekiliyor kürekler kendine kendine. ''DUR'' diyor TANRI. Önce bir bak haline. Dönüp bakıyor soluksuz,solmuş,nursuz,ruhsuz benizler. ''İyi düşünün'' diyor TANRI. Düşünüyor İnsanlık. Yetisini kullanıp akıl yürütüyor. TANRI kızıyor. ''Siz kendi işinize bakın. Ne haddineze benim yarattıklarımı sorgulamak,ne haddinize kusur aramak'' diyor. İnsanlık ürküyor. Titriyor bedeni. Titremek korkudan değildi ki sadece. Haz varsa işin içinde tüylerin bile durmaz yerinde. Çelişkiler yumağının bir garip çilesi olmuş insanlık bakıyor şaşkınlıkla! Şaşıyor,şaşa şaşa yaşıyor,yaşamaya çalışıyor bilinciyle. Bilinçsizlikle bilincin yeri değişiyor. Unutmanın adı umut etmek oluyor. Aldırmamayı öğreniyor İnsanlık.
Varlık bir düşbahçesinin köşküne taşınıyor. Düşbahçesi sakinleri çekildikleri köşelerinden İnsanlaştırılmış TANRIsal güçleri izliyor. Hayret ve delalet içinde kalıyorlar gördükleri karşında. İnsanlık acının varoluş sebebi deniyor. Peki ya zulüm? Onun kökü nerden geliyor. TANRIyı suçluyor üç beş kişi arasında toplanıp. Taşa diziliyor dinsel duygular. Maddesel gerçeklikle danslar başlıyor. Hangi ayağı öne atacağını bilmeyenler kendi danslarını çıkarıyorlar meydana. Bir ileri bir geri. İki geri bir ileri. Gidip geldikleri bu kadar dar mesafede meydan okuyorlar Dünya ya. Kafa tutmak böylesine komik bişey olsa gerek. TANRI gülümsüyor. '' Elimde yoğurduğum hamur şimdi kalkmış bana kafa tutuyor. Bakınız hele şu zavallılara'' diyor. İnsanlık elpençe huzurda hazırola geçiyor. TANRI memnun olmuyor. ''Ben size diğer canlılardan ayrı AKIL verdim'' diyor. İnsanlık düşünüyor. Derin düşüncelere giriyor.Kimi MEVLANA olup çıkıyor. Kimi HAYYAM lığa devam ediyor.
Ölüm geliyor bedene. Ruh ne yapacağını bilmez halde çırpınıyor. Pişmanlıklar sarıyor dörtbir yanını. İmansızlıktan çıkıp imana bürünüyor. Kimi neden kandıracağını bilmeden yüreğinin sesindeki vicdansızlığın sesini kısıp TANRIya kulak veriyor. Oysa TANRI söyleyeceğini söylemişti çoktan.
TANRI'nın nefesi içinde soluksuz bırakmıştı onu. Küskündü TANRIya. Bir arkadaşı demişti ki;
'' TANRIya insan-i duygular yüklenemez. TANRI TANRIdır. Haddini bileceksin''
Oysa kendinden değildi TANRIdan beklentileri. Sadece Dünya da olup bitene dayanamıyordu artık. Çekip isyan bayrağını göklere '' Heyyy TANRI, bir günlüğüne bile olsa İNSAN olmaya cesaretin var mı?'' diye soruyordu. TANRI dayanabilecek miydi bunca haksızlığa,bunca acıya merak ediyordu. Sonra yine arkadaşı dönüp dedi ki;
-''Tüm zulümler İnsandandır. TANRInın parmağı yoktur işin içinde.''
Durup düşündü. İçine sinmedi söylenen. Madem herşey adildi neden Doğa bile adaletsiz yaratılmıştı. Ormanda vahşet yokmuydu? Güçlü olan kazanmıyor muydu?
Sustu.
Cevapsızlığıyla sorularının üzerine kırmızı kalemler çekip son bir not aldı.
*İnsanlık buysa ben İNSAN değilim.
İDEA,,,,,

23 Ekim 2009 Cuma

Yorgunum dizlerim tutmuyor
Tutunmaya çalışıyorum sana blog
ama avuçlarım kanıyor.

16 Ekim 2009 Cuma

YALAN DÜNYA


Sonsuzluğun ekseninde bir toz bulutuyum.
Zerre kadar tanelerden bir ben olabiliyorsam,
ben(lik) denizine attığım taş sayısı kadar
halkalar oluştururum başımın üzerinde.
Kanatsız saymayın beni.
Kanatsızlığımdan doğar,
doğduğum gibi yaşarım...


Yaşamak şarkılı bir masalsa
varsın kahramalnığa soyunalım.
Çırılçıplaklığımda saklısı kalmışları
bir bir çıkarıp askıya asalım.
Bir de askıdan bakalım Dünya'ya.
Ah yalan dünya,
tevekkülüne su kaçıralı paslandın.
Pasını yüreklerimize bulaştırdın.
Ortalık küf kokuyor.
Açın pencereleri nefessiz kalan var.
İDEA,,,,,

13 Ekim 2009 Salı

YALNIZLIK KUTSALDIR PAYLAŞILMAZ




Farid Farjad-Pari Kojae
Yükleyen ahhhmmmettt. - Video klipler, sanatçı röportajları, konserler ve çok daha fazlası.


Son demlerinde ayaza vuran akşamlar gibi

Elleri toprak kokan sevgiliye

Hoyratça ve tutkuyla bıraktığım köklerimle

sipere sinmiş bakışlarda korku ve kaybedişin bıraktığı hüzün

Tren istasyonu boşluğunda,

Titreyen dudaklarım gibi titriyor şimdi yüreğim.

Üşüyorum,ayazda kalmışlığımla.

Üşüyorum,korkularımla.

Sensizliğimle sardığım bedenim,Ölüm özleminde.

Tepkisiz ve hareketsiz.

Gelmeyecek günlerin takvimi asılmış boynuma.

Hayallerim asılı duruyor mühürlü saatlerin sarkacında.

Bir sağa,bir sola sallanmıyorlar artık.

Dizboyu batmışlığımla çamurlanmak.

Bu kahrolası dünyada

kirli düşlere oyuncak olan hayatlarımızın

feryadına üşüşen akbabalar leşleşmiş ruhlarıyla sindirdikleri mutluluğu

zafer zannetmenin geçici hevesiyle oynarken,

bir çiçek büyüdü yüreğimde.

Küçücük tomurcuktu kıyamadım koklamaya

Büyümeliydi O.Gonca olup açmalıydı.

Şimdi dönüp bakıyorum ardıma.

Darmadağınık.

Toplamaya gücüm yok.

Yüreğim eskidi,yıprandı.

Kızıl acıların başkentinde bir Nazım,bir ben kaldık.

Omuz omuza vermiş acılarımızı

sararmış yaprakların fosilleşen yanlarıyla sarıp,bağrımıza bastık.

Bir yol boyu yürüyüşler var şimdi,taaa ciğerimde.

Eşkıyanın isyanı gibi,''Çıkalım artık diyor dağlara''.

Güneş,dağların ardından doğar,ve ardında ölür.

Karanlığa çöreklenen YALNIZLIK pusu kurmuşluğuyla

sinsi gülüşünün arasına sıkıştırdığı umutlarım can çekişen ruhum gibi,

kanrevan içinde.

''Bırak'' diyor.''Kanasın.

El sürme''.

Zaman,dağlar bir gün yaralarını.

Sadece küçük bir izi kalır.

Alışırsın onunla yaşamaya.

Yıllar saçlarına aklar bırakır,yüzüne çizgiler.

Bir köşeye çekilip beklesende,Dünya seni beklemez.

Döner,döner,döner.Mecburen unutursun.''



Şimdi gözlerimin kapandığı bir anda kaybolmak istiyorum.
Sonsuz olmak gibi,bilinmezlik gibi.
''Biri vardı ya,adı neydi'' li cümleler kurulmalı beşiğimin başucunda.
Bir adım öteye gidilmemiş hayatlar gibi,
kurulu düzenin içinde varolma çabası içinde çırpınıp duran
yüreğimin yüksek sesle kurduğu cümleler bunlar.
Tutunmak ile tutunamamak arasımed-cezirlerle ördüğüm atkım ve ben,
ilerlemenin ötesi gibi görünen,fakat bir adım bile atılamamış,
Kulaklarda çınlayıp duran grimsi bulatlar gibi,
hayatların üzerine çöken
YALNIZLIĞIM.
kurtulamayaşımın çıkmaz sokaklarında
Labirentler kurduğum yaşamlara giremeyişimin suçlusu.
Tatsızlığımın,tutsuzluğumunyegane bekçisi.
Çık git artık koynumdan.
Boynumdan kopar zincirlerini.
Prangalar vurduğun sözlerim,yüreğim kanıyor.
Ve ben yorgunluğumun çığlıklarında cançekişirken,
artık kaybolmak istiyorum.
Sonsuz olmak gibi,bilinmezlik gibi.
''Biri vardı.Adı neydi?''li cümlelerin içene karışıp,
Belki başka bir nefeste,belki başka bir bedende
kanat çırpmak istiyorum.
İDEA,,,,,

9 Ekim 2009 Cuma

BU DANSI BANA LÜTFEDER MİSİN?


Sorgusuz sualsiz koşuşmalar var şimdi yüreğimde.Bu ne,neyin telaşı.Nereye yetişmeye çalışıyorum.Birtekken birçok olmak için harcanan çaba niye?Çoğalmalar yazgıların ürünü değil midir?Ben yazgımın silinmezliğinde kalmamışmıydım.Yıkılası göçükler değil miydi beni içten içe göçüren.Şimdi yanar söner ışıklı tabela halimle farkedilmek isteyişlerim kim için,ve ne diye?


Sorgusuzum.Birazda sualsiz.Bu demek değildir ki başıboşluk sınırına kadar varıp kendimi yükseklerden bıraktım.Ben zaten hep alçaktım.Alçaklara pusu kurmuştu yüreğim.

Yüreğim diyorum,yüreğim.Ayazım,uslanmazım.Büyümeyen tek yanım.Korkularımın birikimi,biriktiğim,biriktirdiğim.Usulum,usulculuğum.Karmaşam,kargaşam.SUSKUNLUĞUM,SUSTUĞUM.

Yalnızlıklar resitaline davetliyim.Hatta geç kaldım.Benim yalnızlığımda dans edebilecek gücün var mı?
VARSA,;
Bu dansı bana lütfeder misin?

3 Ekim 2009 Cumartesi

YÜKSEK TOPUKLARIM


Sokaklarım üşür benim.Ayazlarım kadar yüksek kaldırımlarım,yüksek kaldırımlarım kadar yüksek topuklarım mevcut damarlarımda gezinen fikr-i alemlerimde.Düne küsmeler,küsüp küsüp barışmalar.Çocukluktan çıkma kavgalarım var bir de benim.Üzerine giyilesi taraflarımı yakıştırırsan durma giy beni.Korkma yapışıp kalmam tenine.Teninden ötesi lazım yarınlarıma.Yarınlarım kadar tedirgin yüreğim.Yarınlarım kadar belirsiz sözlerim.Güven-güven(sizlik) kadar yakın ilişkilerim oldu benim kendimle.Gelip gitmeler beynimde.Bir ruhumun ırzına geçemedim.Çamurlara batan ellerim ve ben,her yıkayışta geçer dediğim günahlarıma teslim ettik geceleri.Geceler karanlık.Geceler yalnızlık kokar hüzünde.

Şimdi topla gökkubbeye serdiğin tezgahını.Satılası duygularının alacaklısı çıkmaz bundan gayrı.Sen seni kirletip atmışken bir kenarı,temiz duyguların bekleme salonunda bekleşip durmaların niye?
Soru-cevap mı oynamak istiyorsun?
Aklın kadar konuş.Büyük lafları yükleme sırtına.Bozduğum dengende tırnak ucuyla iterim seni derinliklere.Tutsak olur kalırsın gel-gitlerimde.Köpüren yanım olur isyanlarıma ayna tutarsın sahipsizliğimde.Sakın ha sahibim olursun sanma!Yalancı bahar gibidir duygularım.Önce soydurur sonra ayazda bırakırım.Üşürsün...Çıldırasıya titrer yüreğin.Acıma/sız/lık değil bu.Başka türlü bunun adı da.''Bu'' bile nasıl yalın kalıyor aslında.Yerine başka kelime konulmuyor işte.Ya da ben...''BEN''mi? Nasılda özlemişim bu kelimeyi.
BEN.....BEN.....BEN.....BEN.....BEN.....
Bir kuşun bakışındayım.Bulabilir misin BEN'i?


İDEA,,,,,