Hayır hayır,öyle garip garip bakmayın.yanlış gelmediniz.Benim ben İDEA.Dün gece bana vahi geldi.ŞIH'lık mertebesine ulaşmışım.Bende ADIYAMANDAKİ şu meşhur ŞIH gibiyim.Hiç bir farkım yok.Cinsiyet haricinde.bende kemerimde 70000 mümin ve münine taşıyacak güçteyim.Gelin benimde elimi öpün.Sözümden çıkmayın.Kiminle evlenip evlenmeyeceğinizi,ne iş yapıp yapmayacağınızı,neyin günah,neyin sevap olduğunu tek tek anlatacağım.Evlendikten sonra gerdekten önce neler yapacağınızı anlatacağım.Ve heleki benden izinsiz o işi yapanı hiç affetmem.Bakmayın öyle kafayı yemedim.Ben ŞIHIM ŞIH.Herşeye gücüm yeter benim.Ben istersem cennete girer,ben istersem girmezsiniz.Yaradanla ben pazarlık yaparım siz orasını bana bırakın.
İnanamıyorum.Duyduklarıma inanamıyorum.Cidden aklım almıyor.Bu müritlerin içinde Yurtdışında okumuşunu mu ararsınız.Yurtiçinde okullarını birincilikle bitirmiş süper zekalarımı arasınız.Hepsi mevcut.Bunları yazarken bir yandan hala kendimi yokluyorum.Acaba bir kabusun içinde miyim ben diye.Aklım almıyor.Uzun uzuuuun düşünüyorum ama anlayamıyorum.Bu nasıl olur.Benim gibi etten kemikten biri nasıl olurda kendini ŞIH ilen edipte YARDANLA aramı yapacağını söyler.Ve hadi diyelim söyledi.Ya onca insan buna nasıl inanır.Heleki bu çağda.
Biri çıkıpta;
''Hey bre densiz.Sen kim olursunda YARDANLA arama girebileceğini,hatta ve hatta beni kemerinde taşıyabileceğini söylersin.''
demiyor mu bu insanlara.
Sevgili Türkan SAYLAN Hanımın vefatından sonra uzun süre sessiz kaldım.Her türlü yorumu okumama rağmen sustum.Bekledim.Şimdi şöyle bir bakıyorumda konuşmak,öfkelenmek artık bir işe yaramayacak.Zaman icraat zamanı.Şimdi önüne geçilmezse ileride demeyin.Çünkü bunun ilerisi yok artık.Bu iş gönüllülük işini aşmış mecburiyete dönüşmüştür.Bu uğurda yapılacak her hizmet bize bir aydınlık pencere açacaktır.
IŞIĞIMIZ SÖNMEDEN İNANDIĞIMIZ DEĞERLERE SAHİP ÇIKALIM.
******************************
Mustafa Kemal, bir gezisinde öyle bir kişi görür ki, dayanamayıp yanındaki valinin kulağına eğilerek sorar:
Kimdir bu?”
“Efendim, kendisi Şıh’tır, yörede çok hatırı vardır…”
Bunun üzerine Atatürk Şıh’ı yanına çağırır:
“Bak baba,
İmanın ölçüsü sakalın boyunda, uzunluğunda değildir” diyerek devam eder:
” Rica etsem, en azından Peygamber efendimizin sakalı kadar kısaltsanız…”
Bunları söylerken, eliyle de boyun hizasını gösterir.
Şıh, “Emrin olur Paşam” der…
Sakal tamamen kesilmiş, sinek kaydı tıraş olunmuş, saçlar kısaltılmış.
Aradan zaman geçer, bir akşam Atatürk Amasya’daki Şıhı hatırlar ve valiyi telefonla arayıp durumu sorar.
Vali,
Nasıl söyleyeceğini bilmemekle birlikte, Şıhın sakal boyunda en küçük bir kısalma bile olmadığını, aksine kimselere de el sürdürmediğini anlatır.
Konuşmadan sonra, Atatürk kağıdı kalemi eline alır ve yazdığının Amasya Valiliği’ne tebliğ edilmesini ister.
Ertesi gün Amasya’dan bir haber gelir ki, Şıh efendi Atatürk’ü görmek üzere yola çıkmış.
Çok geçmeden de gelir.
Kılık,kıyafet de baştan sona değişmiş
Bambaşka bir görünüme bürünmüş Şıh!..
Atatürk’ün yanındaki arkadaşlarından biri kulağına eğilir:
“Aman Paşam! Bu adam sakalına el dahi sürdürmezdi, ne ettiniz de kökünden kesmesini sağladınız?”
Mustafa Kemal yanıtını hemen verir:
“Kendisini Afyon Valisi tayin ettim…”
Bu görüşmenin ardından da, yeni bir yazı hazırlayıp Şıh’a verilmesini ister.
Yazı şöyle:
İnanç ölçüsünün sakalda olmadığını anladığına sevindim
Valilik meselesine gelince, bugün koltuk uğruna kırk yıllık sakalından vazgeçebilen, yarın başka şeyler için milletinden vazgeçebilir.
Sizi böyle bir durumda bırakmak istemem!.
AZLETTİM
Kimdir bu?”
“Efendim, kendisi Şıh’tır, yörede çok hatırı vardır…”
Bunun üzerine Atatürk Şıh’ı yanına çağırır:
“Bak baba,
İmanın ölçüsü sakalın boyunda, uzunluğunda değildir” diyerek devam eder:
” Rica etsem, en azından Peygamber efendimizin sakalı kadar kısaltsanız…”
Bunları söylerken, eliyle de boyun hizasını gösterir.
Şıh, “Emrin olur Paşam” der…
Sakal tamamen kesilmiş, sinek kaydı tıraş olunmuş, saçlar kısaltılmış.
Aradan zaman geçer, bir akşam Atatürk Amasya’daki Şıhı hatırlar ve valiyi telefonla arayıp durumu sorar.
Vali,
Nasıl söyleyeceğini bilmemekle birlikte, Şıhın sakal boyunda en küçük bir kısalma bile olmadığını, aksine kimselere de el sürdürmediğini anlatır.
Konuşmadan sonra, Atatürk kağıdı kalemi eline alır ve yazdığının Amasya Valiliği’ne tebliğ edilmesini ister.
Ertesi gün Amasya’dan bir haber gelir ki, Şıh efendi Atatürk’ü görmek üzere yola çıkmış.
Çok geçmeden de gelir.
Kılık,kıyafet de baştan sona değişmiş
Bambaşka bir görünüme bürünmüş Şıh!..
Atatürk’ün yanındaki arkadaşlarından biri kulağına eğilir:
“Aman Paşam! Bu adam sakalına el dahi sürdürmezdi, ne ettiniz de kökünden kesmesini sağladınız?”
Mustafa Kemal yanıtını hemen verir:
“Kendisini Afyon Valisi tayin ettim…”
Bu görüşmenin ardından da, yeni bir yazı hazırlayıp Şıh’a verilmesini ister.
Yazı şöyle:
İnanç ölçüsünün sakalda olmadığını anladığına sevindim
Valilik meselesine gelince, bugün koltuk uğruna kırk yıllık sakalından vazgeçebilen, yarın başka şeyler için milletinden vazgeçebilir.
Sizi böyle bir durumda bırakmak istemem!.
AZLETTİM
ders çıkartılacak anektotlarını koysalar şu okul kitaplarına diyorum bazen... çocuklar hayatı insandan öğrense melek ve şeytan yerine... günah ve sebabı yaşanmışlıklardan öğrense daha mı farklı olurdu acaba vatanım...
YanıtlaSilışığımız sönmesin hiç...
Hoşgeldiniz öncelikle.
YanıtlaSilOkul kitapları düşünmeye,sorgulamaya yönelik anektodlarla dolu olmayacak hiç bir zaman.Çünkü bu baştakilerin işine gelmez.Sorgulayan,soru soran toplumu yönetmek kolay olmayacağı için hayatta hiç bir işimize yaramayacak bomboş satırlarla geçer okul hayatımız.İlk okuldan öyle gördük ya hani,Üniversiteye de gelince kendimizi bişey zanneder efeleniriz. yakaldığımız bu özgürlük kapısını kişilik ispatlamaya dönüştürürüz.Oysa temelden öğrenmiş olsak soru sormayı ve haklarımızı, üniversitede daha yararlı işlerin peşinde koşmaya adayacağız kenimizi.Ama dedim ya,buna izin vermezlerrrrrr.
Dileğinize katılmamak elde değil.O ışığın sönmemesi için elimden gelenin fazlasını yapmaya çalışacağım kendi adıma.
Sevgilerimi sunuyorum.